İstiklâl ve İslâm şairimiz Mehmet Akif Ersoy aramızdan ayrılalı tam 81 yıl oluyor. 81 yılda ülkemizde ve dünyada çok şeyler oldu. Malesef Mehmet Akif Ersoy ve arkadaşlarının yer aldığı cephe ve savunduğu fikirler, dünya egemenlerinin de etkisiyle kaybetti. Halbuki Mehmet Akif'in savunduğu fikirler hayatımıza hakim olsaydı bugün İslâm Dünyası olarak çok daha farklı ve ileri bir noktada olabilirdik.
Merhum şairimizin yaşadığı Cumhuriyet öncesi dönemi kısaca şöyle özetleyebiliriz: İslâm Dünyası dört bir yandan çok yönlü bir saldırı altındadır. Aydınlar bu durumdan kurulmak için çareler aramaktadır. O dönemde birkaç önemli fikir akımı ortaya çıkar: Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük, İslâmcılık,... Bunların kendi aralarındaki mücadelede kâh biri kâh diğeri üstünlük sağlamış ancak bir süre sonra mücadele, Batıcıların kesin üstünlüğü ile neticelenmiş, diğerleri için zor ve zorlu bir dönem başlamıştır.
Konumuz Mehmet Akif ve onun temsil ettiği fikir akımı olduğu için konuyu biraz açalım: Mehmet Akif'in arkadaşlarıyla birlikte yoğun bir mücadele verdiği dönemde, İslâm Dünyası Batı karşısında sürekli geriliyor âdeta paramparça olmaya doğru gidiyordu. Miskinlik, tembellik, ümitsizlik, çaresizlik... ümmeti çepeçevre kuşatmıştı.
Mehmet Akif ve arkadaşlarının kurtuluş reçetesi kısaca şöyleydi: Batının ilim ve fennini İslâm ahlâk ve kültürüyle meczeden bir gençlik yetişecek ve ümmeti kurtaracaktı. Asım, bu düşüncenin en ideal örneğiydi. Asımlar çoğalacak ve Asımlardan oluşacak Asımın nesli İslâm Dünyasına yeniden altın bir çağ yaşatacaktı. Asımın nesli gibi yetişmek, Asımın neslini yetiştirmek camiamızin ideali oldu hep.
Batıcılık fikri İslâm Dünyasına egemen olalıberi bırakın toparlanmayı verdikleri her bir reçete bizi daha da çıkmaza sürükledi. Coğrafyamızdan kan, gözyaşı, ölüm ve zulüm hiç eksik olmadı. Geldiğimiz noktada Batıcılık reçetesinin değiştirilme zamanının geldiğini düşünen büyük kitleler oluştu.
Her kesimin elinde bir kurtuluş reçetesi var. Bizim camianın reçeteleri ise birbirine benzemekle beraber bir türlü senkronize olamıyoruz. Birlik beraberlik ideali çoğu defa söylemde kalıyor. Öyle olunca da büyük sonuçlar alacak yeterli sinerji oluşmuyor. Demekki bir yerlerde eksiğimiz, yanlışımız var.
Başta camiamızin bileşenleri olmak üzere tüm İslâm Dünyası olarak Mehmet Akif'in savunduğu değerleri; köklerimize bağlı kalarak İslâm medeniyetini yeniden zirveye taşıma idealini yeniden düşünmek, ümmete nüfuz eden tüm maddî-manevî zaaflardan kurtulma konusunda tüm ön yargıları bir kenara koyarak kafa yormak zorundayız.
Yeniden zirveye koşmak asimile nesillerle tabiki mümkün değil. Çare Asımın neslini yetiştirmekte. Ancak hangi Asımın nesli sorusunun doğru cevabını bulmamız şart.
Değerlerini yüceltmek için ter dökenlere, bedel ödeyenlere selâm olsun!