Yarıyıl tatilinin yaklaştığı şu günlerde, özür durumu ataması bekleyen binler ve ilk atama bekleyen yüz binler sesini duyurmaya çalışıyorlar. Her iki gurubun da yaşadıkları dram yürek yakmaya devam ediyor. Bizler de bu drama hüzünleniyor ve çözülmediği için doğal olarak kahırlanıyoruz.
Bu öğretmenlerimizin her birinin hüzünlü bir yaşam hikâyesi var. Bazen atama bekleyen bir öğretmenin hikâyesini eşinden ve küçücük çocuğundan dinliyoruz. Kilometrelerce uzakta aile bütünlüğü bozulmuş öğretmenlerin yaşam hikâyeleri ise dinlerken bile insanı germeye yetiyor. Anlatanla birlikte sizin de boğazınız düğümleniyor.
Herkesin kulağı hükümet kanadından gelecek bir açıklamada. Her yetkilinin açıklaması yeni bir umut oluyor, her açıklama büyük beklenti içerisinde dikkatle takip ediliyor. ‘Öğretmen’ ifadesinin geçtiği her haber nabız atışını anında hızlandırıyor. Geçen hafta eski Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in attığı twit anında sosyal medyayı dalgalandırdı. Başbakan ile görüşmesini “beklenti içinde olan adaylar adına üzgünüm” şeklinde geçmesi ve “eş durumu tayinlerinde aile bütünlüğü meselesine verdiği önemi belirterek azami hassasiyetin gösterilmesini emredecektir” demesi günün konusu oldu. ‘Bakan Dinçer ne diyecek’ diye merakla bekleyenler, bekleyişini her geçen gün bir sonraki güne devrederek sürdürüyor. İster ilk atama olsun, ister özür durumuna bağlı yer değişikliği olsun, bütün mağdurlar sendikamızı arayarak “Sesimizi cümle alem duydu da neden yetkililer duymuyor” diye soru sormaya devam ediyorlar.
Aile kavramına özenle yaklaşan ve hapisteki aileleri bile bir araya getirmek için proje geliştiren siyasi iradenin, çalışan eşleri bir araya getirmek için bir projesi yok mu? diye soruyorlar. Bizim sorunumuzun çözülmesi için ille bizim hapse girmemiz mi gerekli diyenler bile var. Özetle binlerce öğretmenin aile bütünlüğü söz konu ve öğretmenler empati yapılmasını, vicdanların görev almasını bekliyorlar. ‘Yetkililer sesimizi duymak istemese de, çözüm üretmek istemeseler de yaşadığımız sorunlarla birlikte biz Milli Eğitim Bakanlığı’nın en acı gerçeğiyiz’ diyorlar.
Yazımın başında binlerce öğretmenin hikâyesi demiştim. Burada bir öğretmenimizin yaşadıklarını paylaşacağım. Öğretmenimizin, yaşadıkları sadece parçalanmış bir ailenin hikayesi değil, son 15 yılın zulmünü de özetliyor. Telefonda mağduriyetini anlatan öğretmenimizin sesi hüzünlü ve ağlamaklı... O anki duygu yoğunluğum öğretmenin telefonda konuştuklarını daha fazla dinlememe engel olunca “Durumunuzu detaylı bir şekilde mail ile paylaşabilir misiniz?” dedim. Öğretmenimizin mail ile gönderdiği yazıyı ve devamındaki notu hiç dokunmadan aktarıyorum.
“Ben eşimden ve çocuğumun birinden 1600 km uzakta küçük çocuğumla görev yapan bir sınıf öğretmeniyim. 1996 yılında Sınıf Öğretmenliği bölümünde üniversiteye başladım. 1998 yılın da başörtümden dolayı 3. sınıfa başlayamadan okulumdan uzaklaştırıldım. 2005 yılında çıkan üniversite affından yararlanmak istedim. Fakat okuldan ilişiğim 16 gün erken kesildiği için aftan yararlanamadım. Kaybettiğim 7 yılın üzerine, 3 yıl gecikmeli olarak, 2008 yılında çıkan üniversite affından yararlanarak eşimi, 2 aylık ve 2. sınıf öğrencisi olan çocuklarımla bırakarak okuluma geri döndüm. Üstelik ne uğruna bırakmıştık nasıl döndük(!)
Okulu 3. sınıfta bırakmış olmama rağmen 2005 yılında ilköğretim programı değiştiği için kalan iki yılımı üç yılda bitirdim. 2011 yılında, okulda bize çıkarılan bütün zorlukların üstesinden gelerek mezun oldum. 2012 Şubat atamasıyla Van’ın Gürpınar ilçesinin bir köyüne atandım. 2013 Şubat ayında eş özründen faydalanarak eşimle ve çocuklarımla bir araya gelmeyi bekliyordum. İl emri uygulamasının kaldırılması ve şubat dönemi özür tayinlerinin yapılmayacak olması sebebiyle ne kadar daha ayrı kalacağımızı kestiremiyorum.” diyor.
Mail’inin devamına not iliştirmeyi unutmamış. Bakan Ömer Dinçer’den, Ömer’in şefkatini, merhametini ve adaletini beklediğini ifade ediyor. “Ben ve benim gibi düşünen arkadaşlarımız 28 Şubat sürecinde açıkça zulüm görmüştük ve bu zulüm karşısında ağlayıp dua ediyorduk. Şimdi ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Başımızdakiler Türkiye’de aile bütünlüğünün korunması için her şeyi seferber ediyorlar; ama bizim ne halde olduğumuzu kimse bilmiyor ve de görmüyor. Yetkililerden Hz. Ömer’in şefkatini, merhametini ve adaletini hatırlamalarını, koltuklarında karar verirken sağlıklı kararlar vermelerini diliyorum” diyerek bitiriyor.
Öğretmenimizin sözleri her şeyi açıklıyor, bu satırların üzerine benim bir şey söylememe sanırım gerek yok. Bundan sonra yapılacak bir şey varsa o da talebin gereğini yapmaktır. Bu satırları vicdanlara havale ediyor ve gereğini yapmak üzere Sayın Milli Eğitim Bakanı’nı göreve davet ediyorum.
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
ACİL ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLAR
KUMPAS DEĞİL UYARI
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ